24 Mayıs 2016 Salı

İNSAN BEDENİNİN BİLİNCİN YANSIMASI OLDUĞUNUN KANITI





Kuantum fiziğinin anahtar prensiplerinden biri, düşüncelerimizin realiteyi belirlemesidir. Örneğin: aynı koşullar altındaki elektronlar bazen parçacıklar gibi davranırlar ve diğer zamanlarda dalgalar (formsuz enerji) gibi davranmaya dönerler, çünkü bu tamamen gözlemcinin neler olacağı beklentisine bağlıdır. Gözlemcinin gerçekleşeceğine inandığı şey her neyse, kuantum alanı bunu yapar.



Eğer bedenlerimiz bilincin bir yansımasıysa, o zaman bilincimiz atomlarımızın ve moleküllerimizin bedenlerimizi yaratmak için uyumlandıkları enerjisel bir mavikopya yaratıyor. DNA üzerine yeni araştırmalarda bu enerjisel mavikopyanın (veya insan enerji alanı) varlığının epeyce anlamlı kanıtı vardır, bu araştırma DNA’nın enerji aktardığını, aldığını ve direkt olarak alandan enerjiyi okuduğunu kanıtlıyor.

Bilincin Yansıması Olarak Beden

Gerçekliğin formun içine ve dışına girip çıktığını gerçekten içselleştirmenizi istiyorum. Bu kesinlikle iyileştirme yeteneğimizi anlamakta çok önemlidir, çünkü zamanın yarısında formsuz isek, o zaman (1) Biz gerçekte kimiz, çünkü açıkça bedenlerimiz ve maddi dünya bir dereceye kadar yanılsamadır; ve (2) Yeniden materyalize olduğumuz her seferinde bedenlerimizin yeniden düzenlenmesini yönlendiren mavikopya nedir?

Her iki sorunun yanıtı bilinç olacaktır. Bedenlerimiz bilincimizin holografik bir yansımasıdır ve kendimiz ile ilgili inançlarımızın genel toplamıdır. Kendimizle ilgili inançlarımızı değiştirebilirsek ve böylece insan enerji alanımızı tanımlayan enerjiyi değiştirebilirsek, o zaman bedenimiz saniyede 1044 kez forma yeniden materyalize olurken uyumlandığı enerjisel mavikopyayı değiştirebiliriz.

Kendimizi fiziksel bedenden daha fazlası olarak düşünmeye başlamamız gerektiğinin kesinlikle net olduğunu düşünüyorum. Gerçekte, kendimizi bir bedende organize eden ışıltılı bir enerji alanı olarak veya tezahür eden ve bedenlerimiz vasıtasıyla realitenin bu seviyesini geçici olarak deneyimleyen saf bilinç olarak düşünmemiz çok daha uygundur. Yeni kanıtlar zihnimizin mekansız olduğunu ve beyinden bağımsız olduğunu net bir şekilde gösteriyor, bu var olmak için beyne veya bedene gereksinim olmadığı anlamına geliyor.



Bizler kim olduğumuzu düşündüğümüzden çok daha fazlasıyız ve inanmamıza yönlendirildiğimizden son derece daha fazlasıyız. Atmamız gereken sonraki adım, insan evrimimizde sonraki adım realiteyi etkileme ve istediğimiz her şeyi direkt olarakalandan tezahür ettirme gücünü nasıl kullanacağımızı öğrenmeyi kapsıyor; yeni bir kalça, belki daha iyi görme ya da zinde ve sağlıklı bir beden.

Ama bu nasıl yapılır?

Alanınızı İyileştirmek, Bedeninizi İyileştirmek

İyileştirmek için, tek yapmamız gereken, bedenimizin enerjisel yansımasının engellenmemesi için enerjimizi arıtmaktır. O zaman atomlarımız ve moleküllerimiz bu yapıya mükemmel şekilde uyumlanabilir, çünkü bilincimiz tarafından yansıtılırken bedenimizin imgesini bozmak için enerjisel müdahale olmaz.

Bunu düşüncelerimiz arasındaki boşluğa girerek yaparız, bu boşlukta inançlarımız artık gerçekliğimizi etkilemez, çünkü, düşünmediğimiz zaman, inançlardan ve beklentilerden de özgür oluruz. Ve bunu yaparak kendimizi evrensel prensiplere uyumlarız ve enerjimizi tüm olasılıklar alanından direkt olarak gelen enerjilere uydururuz – sevginin, nezaketin, ilhamın, tutkunun, neşenin vs yüksek frekanslı enerjilerine.

İlk adım sadece enerji olmadığımız, bedenimizde ve zihnimizde iyileşmeyi, daha mutlu, sağlıklı, canlı ve yaratıcı bir varlık olmayı teşvik eden etrafımızda her yerde bilinçli olarak erişebileceğimiz sonsuz enerji olduğu olasılığını düşünmektir. Yaradılışın sonsuz enerjisine ve formsuz enerji olarak kendi gerçek doğanıza bağlanmaya başlar başlamaz, bedeninizin yansımasını kendi doğal haline geri getiren bedeninizdeki bu enerjilerin farkında olmaya başlarsınız.



Bedeninizin yansıması sadece dengesiz düşüncelerin, duyguların ve sınırlayıcı inançların neden olduğu enerji alanınızdaki – bilincinizdeki – karışıklık ile bozulabilir. Işıltılı enerji alanımız doğal olarak canlıdır ve enerjimiz bilincin güçlü bir akımı olarak engellenmeden akar, ama sosyal beyin yıkamaların parçası olarak yaşamaya şartlanmakta olduğumuz bilincin düşük seviyeleri bu akışı bozar.

Bir diğer anahtar kavram bedeninizin her zaman yenilenmekte olduğudur. Deepak Chopra bir konuşmasında atomların yaşlanmadığını belirtti. Atomlar ölmez ve 14 milyar yıl önce büyük patlamada var olan aynı atomlar bugüne kadar varlığını sürdürüyor, hatta bunların bazıları sizin içinizde.

Her yıl bedeninizdeki atomların %98′i ‘yeni’ atomlar ile yer değiştiriyor. Siz sürekli olarak ölüyor ve yeniden doğuyorsunuz ve atomik ve moleküler seviyelerde dönüşüyorsunuz. Her üç günde bir yeni bir mide zarına sahip oluyorsunuz, her ay yeni deriniz oluyor, her üç ayda bir yeni bir iskelete sahip oluyorsunuz. Ve her yıl neredeyse tamamıyla yeni bir bedene sahip oluyorsunuz (Mucizelerin Ötesini Yaşamak; Deepak Chopra & Wayne Dyer).

Fiziksel bedeninizi oluşturan ham materyallerden hiç biri yaşlanmaz, dahası, bunlar sürekli olarak değişir. Bu nedenle size soruyorum. Değişen gerçektensiz misiniz? Ve bu atomları ve molekülleri geriye, olmalarının istendiği yere organize eden ve hücreleriniz ve atomlarınız milyarlarcası ile göç ederken bile onların işlerini mükemmel ve uyumlu bir şekilde yapmaya devam etmelerini sağlayan kuvvet nedir?



Bedeniniz gerçek siz değil. Bedeniniz sadece kendinizin olduğuna inandığınız şeyin bir yansımasıdır. Eğer saf bilinç olduğunuzu ve gerçekte olduğunuz kişinin realiteyi tezahür ettiren ve kendinizin diğer veçheleriyle realiteyi birlikte yaratan sonsuz yaratıcı farkındalık olduğunu keşfedebilseydiniz (çünkü her varlık Tanrı olarak etiketlediğimiz sonsuz evrensel bilincin bir ifadesidir), o zaman bedeniniz, sağlığınız ve yaşamınız üzerinde tam kontrolü ele almaya başlayabilirsiniz.

Bedeninizdeki kronik ağrı, hastalık, rahatsızlık veya eski yaralar gerçekte bedeninizde değildir, bunlar zihninizdedir. Daha spesifik olarak, bunlar algınızın bir işlevidir. Atomlarınız her zaman değişir ve molekülleriniz de değişir, ama yeni atomlar gelirken ve yeni moleküller oluşurken ve siz varoluşa girip çıkarken, enerji alanınız onlara nereye gideceklerini, ne yapacaklarını ve birbirleriyle nasıl uyumlanacaklarını anlatır.

Bu nedenle hastalığı, rahatsızlığı, ağrıyı ve yaraları bilincinizde taşıyorsunuz ve bunlar enerji alanınıza damgalanmıştır ve sadece o zaman fizyolojinizde tezahür etmek için ilerlerler.

İyileştirme yeteneğimiz direkt olarak dikkat seviyemiz ve inanç seviyemiz ile ilişkilidir. Örneğin, iyileşeceğimizin mutlak kesinliğine, bilişine sahip olduğumuz sürece kendimizi tüm ıstıraplardan, hastalıklardan, rahatsızlıklardan ve yaralanmalardan iyileştirebiliriz. Buna derin meditasyon vasıtasıyla realitenin en temel seviyesine erişerek direkt olarak ulaşılır.

Çünkü realitenin temel seviyesinde her şey mümkündür ve realitenin yeniden yapılanması tamamıyla inançlarımız ve beklentilerimiz tarafından dikte ettirilir. Bizler saf enerjiyiz ve bu enerjide sonsuz potansiyel vardır. Yaşamlarımızda ve bedenlerimizde alanımızdan neyi tezahür ettirmeyi seçtiğimiz tamamıyla bize bağlıdır.

Sınırlarınız yok ve hiç bir şey imkansız değil. Ne yapabileceğinizi ve ne yapamayacağınızı dikte eden yalnızca inançlarınızdır.

Kaynak: sirius kuantum

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Küfür, hakaret içeren yorumlar yayınlanmayacaktır.
Teşekkürler..

Bumerang - Yazarkafe

Bumads

Mart 2007'nin "En iyi blog"u Seçilmişti blogum!Teşekkürler destekleyen herkese...