6 Temmuz 2012 Cuma

Serotonin Hormonu ve etkileri Nedir?

Serotonin bir nörotransmiterdir. Beyin hücre nöronları arasındaki kimyasal link ve beyinin değişik parçalarının birbirleriyle iletişim kurmasında işlev gören önemli bir kimyasaldır. Serotonin düzeylerindeki azlık veya çokluk, doğrudan depresyon, saldırgan davranış, anksiyete ve ağrıya çoğalan duyarlılık şeklinde tezahür eder.


Genelde, düşük serotonin düzeyleri, insana karışıklık, anksiyete, depresyon, uyku bozuklukları gibi haller yaşatan hormon değişikliğine neden olur. Öte yandan, yüksek serotonin düzeyleri de, insanın iyi anlamda “garip” davranabileceği bir ruh haline sebep olabilir.

Etkileri Neler?

İnsan beyninde, bir çok değişik nörotransmiter tipleri mevcuttur ve serotonin sadece bir tanesidir. Tüm bu nörotransmiterlerin spesifik rol ve fonksiyonları vardır ve bazıları mental fonksiyonlardan sorumludur. Dopamin, norpinefrin ve serotonin bunlardan sadece bir kaçıdır.
Serotonin, öğrenme, ruh hali, uyku ve damar büzülmesi konularında önemli roller oynar. Uzmanlar, serotoninin, anksiyete, migren, kusma ve iştah ile de ilgili olduğunu söylüyorlar.
Serotoninin birden fazla fonksiyonu olduğu tespit edilmiştir ve serotonin tarafından kontrol edilen önemli fonksiyonlardan bazıları, uyku, beden ısısı düzenlemesi, cinsel davranışlar, iştah, öğrenme, hafıza, endokrinal fonksiyonlar, anksiyete, depresyon, kas fonksiyonları ve kardiyovasküler fonksiyonlardır. Çalışmalar, depresyon sorunu yaşayan insanlardan alınmış beyin-omurilik sıvısı ve beyin zarı örneklerinin azalmış serotonin metabolitleri taşıdığını göstermektedir.
Beyin kökünün orta yolunun derinliklerinde yer alan nöronlarda bulunan serotonin doğrudan ve dolaylı yollarla bir çok beyin fonksiyonlarıyla etkileşim içindedir. Beynin dışında, serotonin endokrin sistem, kalp ve kas fonksiyonuna etki eder.
Serotoninin duygusal algıda etkili olduğu bulunmuştur. Bu gerçek, otizm ile ilgili semptom ve bulgularla desteklenmiştir. Otistik çocuklar, gereğinden fazla serotonin salgılarlar, ama beyinleri fazla hormonu hem sentezleyemez hem de doğru yerde işlemesini sağlayamaz.
Tıbbi araştırmalar, erkek vakaların kadınlara oranla , beyinleri %50 oranında daha fazla serotonin salgıladığını göstermiştir, bu da onların sık yaşadığı mental durum sorunlarını açıklar. Aynı zamanda, kadınların serotonin düzeyleri, onların, mensturasyon, doğum ve menopoz gibi özel durumlarından etkilenmektedir.

Serotonin Eksikliği Belirtileri

Karamsarlık, sinirlilik, endişe, bunalım, fobiler, obsesif kompulsif eğilim, öfke kontrolsüzlüğü, uyku sorunları, baş ağrısı, sırt ağrısı ve fibromiyalji gibi kronik ağrılar, düşük benlik saygısı, intihar düşünceleri.

Serotonin Düzeyini Azaltan Faktörler

•Stres
•Demir, kalsiyum, magnezyum, çinko, B3, B6, folik asit ve C vitamini eksikliği
•Triptofan eksikliği
•Yetersiz güneş ışığı
•Yetersiz uyku
•İnsülin direnci
•Progesteron eksikliği
•Genetik serotonin reseptör anormallikleri
•Beyin kan akımı bozuklukları

Serotonin Sendromu

Serotonin Sendromu, vücutta yüksek serotonin düzeylerini depolayan ilaçların kötüye kullanımı sırasında ortaya çıkan durumdur. Vücuttaki serotonini düzenlemek için alınan ilaçların yanı sıra diğer ilaçlarla birlikte alındıklarında, serotonin düzeylerini karıştırabilirler. Tabii, bu hastalık, doktorun öngördüğü dozun üstüne çıkıldığında da baş gösterebilir.
Serotonin Sendromu semptomları arasında, ateş, kontrol dışı kas spazmları, ataksi, ajitasyon, karmaşa, hipomani, terleme, hiperaktif refleksler, taşikardi, titreme sayılabilir. Şiddetli serotonin sendromu, kas yıkımına sebep olur. Kas yıkımında, mioglobin denen kaslardan açığa çıkan toksik maddeler , rabdomiyoliz adlı şiddetli böbrek hasarına yol açar. Serotonin Sendromu’nda böbrek hasarı ölüme kadar götürebilir. En şiddetli vakalarda, serotonin sendromu, nöbet, düzensiz kalp atışı ve bilinç kaybı görülmüştür.


Serotonin Doğal Yollarla Nasıl Artırılır?

•B6 vitamini

B6 vitamini esas anlamda düzenli serotonin üretiminden sorumludur. Triptofan da aynı zamanda serotonin üretiminin kilit noktasıdır. Bu yüzden triptofan ve vitamin bakımından zengin besin ve vitaminleri diyetinize eklemek önem taşır. Triptofan, doğal olarak bulunan; süt, yumurta ve et gibi bir çok besinin parçası olan bir amino asittir.

•L-triptofan

L-triptofan, esansiyel aminoasit olarak sınıflandırılır, çünkü vücudunuzdaki diğer maddelerden üretilemez, sadece diyetle birlikte sağlanabilir. L-triptofan, beyinde ve gastrointestinal duvarındaki özel hücreler içinde iki aşamalı bir süreçte, serotonine dönüştürülür. Ek olarak, triptofanı serotonine dönüştürebilmek için, B6 vitamini ve çinko gibi vitamin, mineral gerekmektedir.

•Inositol

Inositol, belirli beyin kimyasallarının üretiminde gereken doğal bir maddedir. Bir çok küçük çaplı çalışma, depresyonlu insanların, sağlıklı olanlara göre, beyin omurilik sıvısında ınositol düzeyinin düşük olduğunu göstermiştir.

•SAMe

S-adenosylmethionine (SAMe), beyinde doğal olarak ortaya çıkan ve serotonin metabolizmasında önemli bir rolü olan doğal kimyasaldır ve beyinde serotonin düzeyini yükselterek, depresyon semptomlarını iyileştirmeye yardımcı olabilir.

•5-HTP

5-hydroxytryptophan (5-HTP), vücudun triptofandan ürettiği bir kimyasaldır. Triptofan, 5-http ye dönüştükten sonra, başka bir kimyasal olan serotonine dönüşür. Bazı küçük çalışmalar, orta dereceli depresyonlarda, 5-HTP’nin belirli antidepresanlar kadar çalışabildiğini göstermiştir. 63 kişi üzerinde yapılan bir çalışmada, 5-HTP’nin etkileri fluvoxamine (Luvox) ile karşılaştırılmış ve sonuçta, 5-HTP alanların, en az Luvox alanlar kadar iyi oldukları gözlenmiştir.

•Omega-3

Araştırmalar, şiddetli depresyon yaşayanların kanlarındaki omega-3 düzeyinin düşük olduğunu göstermiştir. Çalışmalar aynı zamanda, omega-3’ün serotonin de dahil olmak üzere beyin fonksiyonlarını etkilediğini göstermiştir. Son buluşlar, omega-3 takviyelerinin, depresyon ve anksiyete semptomlarını düşürdüğüne işaret etmektedir.
Son zamanlardaki bulgular, antidepresanlarla bağlantılı ciddi risklerin varlığını haber vermektedir, bizler, günlük diyetlerimizin içerdiği doğal antidepresanlar üzerinde çalışmaya öncelik tanımalıyız – özellikle balık ve deniz ürünlerinde bolca bulunan omega-3 yağ asitlerine…” diyor, New York-Presbiteryan/Weill Cornell DHA Bilgi Merkezi Yöneticisi Dr. Barbara Levine.
Ulusal Sağlık Enstitüsü’nün bir bölümü olan Ulusal Alkol Tüketimi ve Alkolizm Enstitüsü doktorlarından Dr. Joseph R. Hibbeln, omega-3’ün beyindeki serotonin işlevselliğini etkileyebileceğini belirtmektedir. Lancet dergisinde 1998 yılında yayınlanan makalesinde, sağlıklı gönüllüler arasında, DHA’nın düşük plazma konsantrasyonları ile beyin serotonin eksikliği arasındaki ilişkiye değinmiştir.
Tüm bu bulgular, depresyon tedavisinde yüksek dozda balık yağının etkilerini belirleyecek çalışmaların gerektiğini haber veriyordu. Harvard Tıp Okulu’ndan Andrew Stoll ve arkadaşları, en şiddetli depresyon olarak anılan bipolar depresyonla mücadelede, tam olarak bu yaklaşımı kullandılar. Deneyde, bipolar depresyonlu bir grup hastaya her gün 10 gr. uzun zincirli omega-3 yağ asiti içeren ultra rafine balık yağı verilirken, diğer hastalara ise zeytinyağı içeren plasebo verilmiştir.
Dokuz ay sürmesi planlanan deneyin dördüncü ayında; omega-3 kullananlar ile kontrol grubu arasındaki farklılık o kadar büyüktü ki, çalışmayı yürüten uzmanlar deneyi sürdürmenin etik olmayacağına karar vererek, çalışmayı sonlandırdırmışlardır.


Kaynak: beslenme desteği.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Küfür, hakaret içeren yorumlar yayınlanmayacaktır.
Teşekkürler..

Bumerang - Yazarkafe

Bumads

Mart 2007'nin "En iyi blog"u Seçilmişti blogum!Teşekkürler destekleyen herkese...