19 Kasım 2012 Pazartesi

MONTAIGNE- DENEMELER


Türkçeleştiren: Sabahattin EYUBOĞLU
Can Yayınevi 1989

  • Başkalarının bilgisiyle bilgin olabilsek bile, ancak kendi aklımızla akıllı olabiliriz.
  • Kendini olduğundan az göstermek, alçakgönüllülük değil, budalalıktır; kendine değerinden az paha biçmek korkaklıktır, pısırıklıktır. Kendini olduğundan fazla göstermeye çalışmak ta aynı şekilde budalalıktır.
  • Yasalar doğru oldukları için değil yasa oldukları için yürürlükte kalırlar.
  • Çocuğa kendiliğinden birşey yapmak özgürlüğünü vermemekle onu korkak bir köle durumuna sokuyoruz.
  • “Ey dostlarım, dünyada dost yoktur…”      Aristotales
  • Altını işimize yarar hale getirmek için başka bir madde ile karıştırıp bozmak zorunda kalıyoruz. Kavuşabildiğimiz zevk ve nimetlerin hepsi mutlaka dertlerle, üzüntülerle karışıktır.
  • “İpsa Felicitas, se nisi temperat, premit”; Seneka
  • Nimetlerin hiçbiri katıksız ve kusursuz değildir, onları bir dert pahasına satın alırız.
  • “İn me omnis spes est mihi” Terentius 
  • “Et patimur longae pacis mala, saevior armis
Luxuria incumbit;…”
“Fazla uzun bir barışın dertlerini çekiyoruz.
Lüks kılıçtan beter eziyor bizi”
  • “Multum inerest utrum peccare aliquis nolit aut nesciat”
” Kötülük etmeyi istememek başka, bilmemek başkadır” Seneka
  • İnsan her yerde hep o insandır; ve bir insanın özünde soyluluk olmadı mı, dünyanın tacını giyse yine çıplak kalır.

    Ruhu kaba ve duygusuz olan için, bütün bunlar neye yarar? İnsanın sağlığı ve düşüncesi yerinde değilse, hazdan, mutluluktan da bir şey anlamaz.

    Sahibine göre değişir bir şeyin değeri
    Zarar görürse kötüdür, yarar görürse iyi.
    Talih insana bütün nimetlerini verse, onları tadabilecek bir ruh gerekir. Bizi mutlu eden, bir şeyin sahibi olmak değil, tadına varmaktır.

    Ev, mal, mülk, yığınla tunç ve altın;
    Yarasına merhem olmaz
    Vücudunda, ruhunda dert olan adamın.
    Eldeki nimetleri tadabilmesi için
    Keyfi yerinde olmalı insanın.
    Ev bark neye yarar dertli, korkulu olana
    Gözleri çipilli olan ne yapsın tabloyu,
    Damlalı hasta neden gitsin hamama?

    Platon da der ki: Sağlık, güzellik, güç, zenginlik ve bütün bu iyi dediğimiz şeyler insanın doğrusuna ne kadar yaraşırsa, eğrisine de o kadar yaraşmaz; kötü dediğimiz şeyler de tersine.
    Ruhta ve bedende rahatlık olmadıkça, döşek rahat olmuş neye yarar? Vücudumuza bir iğne, ruhumuza bir dert girdi mi, dünyalar bizim de olsa rahatımız kaçar. Kum sancıları bir başladı mı, insan ne kadar devletli, haşmetli de olsa, tacını, tahtını, saraylarını unutmaz mı?

  • Başkalarının ardından gitmek önde gitmekten çok daha kolay, çok daha hoştur. Çizilmiş bir yolda yürümek ve yalnız kendi hayatından sorumlu olmak ruh için büyük rahatlıktır.
  • Bolluk kadar insanı sıkan, usandıran birşey yoktur.
  • Bütün dertlerin bittiği yere gideceğiz diye dertlenmek ne aptallıktır!
  • “Nascentes morimur, finisque ab origine pendet”
“Doğumla ölüm başlar; son günümüz ilkinin sonucudur” Manilius
  • Bir gün yaşadıysanız, her şeyi görmüş sayılırsınız. Birgün bütün günlerin eşidir. Başka bir gündüz, başka bir gece yok ki. Atalarınızın gördüğü, torunlarınızın göreceği hep bu güneş, bu ay, bu yıldızlar, bu düzendir. Benim komedyam, bütün perdeleri ve sahneleriyle, nihayet bir tılda oynanır, biter. Dört mevsimin nasıl geçtiğine bir bakarsanız, dünyanın çocukluğunu, gençliğini, olgunluğunu ve yaşlılığını onlarda görürsünüz. Dünyanın oyunu bu kadardır. Mevsimler bitti mi, yeniden başlamaktan başka bir marifet gösteremez. Bu hep böyle gelmiş, böyle gidecek.
  • Bu doymadığınız hayatı artık aramaz olacaksınız.
  • Birçok insanın ölmekle, dertlerinden kurtulduğunu görmüşsünüzdür; ama kimsenin ölmekle daha kötü olduğunu gördünüz mü?
  • Birisi Thales’e: Madem yaşamak boş niçin ölmüyorsun? Diye sormuş, o da: İkisi de bir de onun için, diye cevap vermiş.
  • Bütün günler ölüme gider; son gün varır.
  • Kral Philippes’in dedesini babası Maximilan birçok büyük değerleri olan bir hükümdardı; üstelik eşsiz bir vücut güzeliği de vardı. Bir huyu onu öteki krallardan ayırıyordu. Krallar pek önemli işleri çabuk çıkarmak için oturaklarını krallık tahtına çevirdikleri halde o, en yakın oda hizmetçisini bile kendisini hacet yerinde görmesine razı olmazmış. Su dökünürken dört bir yanını kapattırır, mahrem yerlerini hekime de başkasına da göstermekten kız gibi kaçınırmış. Maximilan işi o kerteye getirmiş ki vasiyetnamesinde, öldüğü zaman kendisine don giydirilmesi üzerinde önemle durmuş, bir zaman sonra vasiyetine, donu giydirecek adamın gözlerinin bağlanması şartını da koydurmuş…
  • Ruhlarımız yirmi yaşlarında ne olacağınmı belli eder, bütün yetkilerini gösterirler. Bu yaşa kadar kudretini açıkça belli etmemiş bir ruhun ondan sonra belli ettiği görülmemiştir. Yaratılışımızdaki değerler en gürbüz ve en güzel durumlarıyla ancak o zaman ortaya çıkabilirler.
  • Kendi aklımı beğenmekle her insanın, her gün yaptığını yapmış oluyorum. Kim kendini akılsız sayabilir? Başkalarına bizden daha fazla yiğitlik, beden gücü, tecrübe, istidat, güzellik görebiliriz; ama akıl üstünlüğünü kimsete vermeyiz.
Michel Montaigne
  • İyinin aşırısı olmaz, zaten aşırı oldu mu zaten iyi değil demektir. Okunu hedeften öteye atan okçu, okunu hedefe ulaştıramayan okçudan daha başarılı sayılmaz.
  • Düşüncede saplantı ve azgınlık en açık ahmaklık belirtisidir. Canlılar arasında eşekten daha kendinden emin, daha vurdumduymaz, daha içine kapalı, daha ciddi, daha ağır başlı olan var mıdır?
  • Korku bazan kafasızlıktan gelir, yüreksizlikten geldiği gibi. Tehlikeden kaçınmakta aşırı telaşa düşmek kendimizi tehlikenin kucağına atmanın en kestirme yoludur.
  • Biz savaşı kazanalım da, varsın gösterişimiz bozuk olsun. Vücut kıvranmakla rahatlıyorsa, bırakın kıvransın: hareket iyi geliyorsa istediği gibi yuvarlanıp tepinsin.
  • Defianda me Dios de mi [Allah beni kendimden korusun.]
  • Tu secanda marmora
Locas sub ipsum funus, et sepulchri
Immemor, struıs domos.
Ölüm karşına gelmiş,
Sen mezarını düşünecek yerde
Mermer yontturup evler yaptırmaktasın. Horatius
  • İnsan her zaman öğrenciliğe devam edebilir; ama öğrenciliğe değil: Alfabe okuyan bir ihtiyarın durumu gülünçtür.
  • Perhizle, reçetelerle, disiplinle yaşamaktan daha ahmakça, daha hımbılca bir yaşama yolu olamaz.
  • Portekizliler, Xiatima’da Tamyl şehrini kuşarmışlardı. Arısı bol olan bu şehir halkı surların üstüne yüzlerce kovan getiriyorlar; ateş yakıp arıları dumanlarla birden öyle salıyorlar ki dışarı, saldırılarına ve iğnelerine dayanamayan düşman bırakıp gidiyor kuşatmayı…
  • ..yendikleri kralları tahtlarında bırakıp buyrukları altına alırlar, böylece kendilerine kralları hizmet ettirmiş olurlar.
  • İsterdim ki gençlerimiz vakitlerini pek yararlı olmayan gezintiler ve pek şerefli olmayan uğraşlarla geçirecek yerde biraz gidip yaman bir Rodos’lu kaptanın bir deniz savaşını nasıl yönettiğini, biraz da Türk ordularındaki disiplini görsünler. Çünkü bizimkilerden çok ayrı ve çok üstün onlardaki disiplin. Bizim askerimiz eskisinden daha daha uygunsuz, sorumsuz, Türk askeriyse tersine daha ölçülü, daha çekingen davranıyorlar. Çünkü, onlarda, barış zamanı fakir rahatsız etmek, malını çalmak birkaç kötek cezasıyla geçiştirildiği halde savaşta en ağır cezaları görüyor. Parasını vermeden bir tek yumurta çalmanın cezası tam elli sopa. Onun dışında, karın doyurmayan, az ya da çok değerli herhangi bir şeyi çalanlar hemen azığa geçiriliyor ya da başları kesiliveriyor. Fatihlerin en zalimi olan Selim üstüne yazılanları okurken şaştım: Mısır’ı aldığında Şam şehrini bolluk ve güzellikle saran eşsiz bahçelere askerlerinden hiçbirinin eli değmemiş; hem de kapalı değil açık oldukları halde.  (kitap III, bölüm XII)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Küfür, hakaret içeren yorumlar yayınlanmayacaktır.
Teşekkürler..

Bumerang - Yazarkafe

Bumads

Mart 2007'nin "En iyi blog"u Seçilmişti blogum!Teşekkürler destekleyen herkese...