1 Aralık 2012 Cumartesi

Aklını Başına Toplama Rehberi / Aptalın Deneyimi-Norbekov Sisteminden notlar



Sabah kalkıyor ve ertesi gün mutlu olabilmek için gün boyu akşama kadar eksik olan hayali şeyin peşinde koşturuyorsunuz.Hayat boyu her gün böylece devam ediyor.

Siz, her zaman birazcık bir şeylerden hoşnutsuzsunuz ve bunun içinde sürekli mutluluktan bir adım geride kalıyorsunuz.

Kendinden hoşnutsuzluk da her zaman insanın yaşam sevincinin yok olmasına neden oluyor. Bu bataklık, bütün girişimleri içine çeker. Bir elinizle inşa ederken diğer elinizle yıkarsınız.

Ne zaman yaşayacaksınız?

Ne zaman?
Ne zaman aldığınız her nefes için sevineceksiniz!

Bir nefes alın-verin. O anda hissetiğiniz hiç bir şeyi geri getiremeyeceksiniz. Bitti!

İkinci nefes alışverişiniz olmayadabilir, düşünsenize. O anda ne hissediyor, ne görüyorsanız, yanınızda kim varsa hayatınız işte bunlardan oluşuyor. Sadece ertesi günü düşünmeyin; bugün içinde hayat karşısındaki iddialarınızı, kırgınlıklarınızı, üzüntülerinizi uzaklaştırın.

Hayatınızı yarınlara bırakmayın, yaşayın, sevinin. Şimdi, bugün! Evet evet! Canım benim, asıl şimdi!

Herhangi bir çıkar yada hayattan elde edilen kazanç sonuçta size daha fazla mutsuzluk, daha fazla acı, hayal kırıklığı keder getiriyor.

Ama en korkunç olanı da hayat geçip gidiyor. İnsan ebediyetin eşiğinde dururken arkasına dönüp baktığında, birdenbire çoğu emeklerinin, kazanımlarının, çıkarımlarının anlamsız olduğunu anlamaya başlıyor. İşte o anda gerçek bir hayal kırıklığı ve keder bastırıyor ama çok geç...

Büyük İskender ölümünden önce, neler yaptığını ve hayatını neler için harcadığını anlatmıştı. O, neredeyse bütün dünyayı fethetmiş olan insan, elleri lahdin dışında gömülmek istemişti. Onu mezarlığa taşırken ellerinin boş olduğunu herkesin görmesi için ellerinin lahitten dışarı çıkarılmasını, avuçlarının da yukarı çevrilmesini dilemişti. İnsanların onun yaptığı hatayı görebilmesi ve aynını yapmaması için böyle bir şey istemişti.




Rahatlayın lütfen. Gözlerinizi kapatın ve limonu ısırarak yediğinizi hayal edin.

limonu tıpkı bir elma gibi yiyin. Soğuk, ekşi, buram buram suyu ağzınızı buruşturur. Onu yutun ve limonu kabuğuyla birlikte şekersiz çiğneyin.

Bir lokma daha ısırın. Fevkalade! Sonuna kadar yediniz mi?Yapabildiniz mi? Aferin..

Şimdi organizmanızın bu hayali limona nasıl tepki verdiğine bir bakalım. Ağzınızda tükürük oluştu mu? 

O zaman size bir soru: Tükürük bezleriniz üzerinde baskı kurdunuz mu? Onlara:

" hadi, salya oluşturun!" dediniz mi?

Midenize dönüp,

"Hadi mide, suyunu çıkar şunun!" dediniz mi?

Bunların hiçbirini yapmadınız, sadece limon yediğinizi farz ettiniz ve organizma kendiliğinden bütün işleri gerçekleştirdi. Mide var olmayan limonu hazmetmeye hazırlandı ve şimdide aşağıdan yukarıya yemek borusuna bakarak size darılmış vaziyette oturuyor;

" Seni sersem! Hani limon vaat etmiştin! Nerede o?

Şimdi gözlerinizi kapatıp sağlık doğrultusunda düşünmeyi deneyin. Düşünün, düşünün.. Kafanızda olmayan şeyi, yani beyninizin kıvrımlarını gerin, hemde kuvvetli bir şekilde. Ne de olsa üzerinde idman yapılan şey gelişir.

Vücudunuzda ve kafanızda ne oluşuyor? Ee?

Ee, hiç bir şey!

Gelin konusu "ben sağlıklı olmak istiyorum " cümlesine bakalım.

Siz kendinize "Ben sağlıklı olmak istiyorum" gibi bir hedef belirlediğinizde organizmanızda hayretle tepki gösterecek ve soracak:

" O da ne? Efendim ne istiyorsun, anlatsana! Bana anlayacağım şekilde ifade et."

Organizma limona neden tepki gösteriyordu?

Çünki limonu düşündüğünüzde, ilk olarak onun hacmini, ağırlığını, rengini, kokusunu canlandırdınız, öyle değil mi? Demek ki fark burada, hasta insan sağlıklı olmak istediğini söyleyerek organizmasını bir çıkmaza sokuyor. Öyle oluyor ki o bir şey istiyor, ne olduğunu kendisi de bilmiyor!

Soruyor:

" Söylesene ne istiyorsun? Ne yapmam gerektiğini bana göstersene?"


Alıntıdır..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Küfür, hakaret içeren yorumlar yayınlanmayacaktır.
Teşekkürler..

Bumerang - Yazarkafe

Bumads

Mart 2007'nin "En iyi blog"u Seçilmişti blogum!Teşekkürler destekleyen herkese...