DUA esas itibarıyla, beynin "yönlendirilmiş dalgalarıdır."
Evrenin oluşumu, Allâh tasavvurunun, ilim boyutunun enerjiye ve kuantsal yapıya dönüşümüyle meydana geldiği gibi; insanın bütün istek ve arzuları dahi, bilincin ilim boyutundan kaynaklanan istek ve arzularının beyinin yönlendirilmiş dalgalarıyla yoğunlaştırılması suretiyle meydana gelir.
Bu sebepledir ki, konsantrasyon ne derece güçlü olursa, DUA'ya icabet de o derece süratli olur... Bunun için denmiştir, "Mazlumun duası yerde kalmaz; âh alan felâh bulmaz!"
Zira, o "âh" eden kişi, öyle bir sıkıntıyla, öyle bir konsantrasyonla, menfi beyin dalgalarını o kişiye yöneltir ki, o yayın okundan kurtulmak asla mümkün olmaz.
Dedesinde çıkmasa, torununda çıkar o "âh"ın neticesi!.. Nasıl mı, çok basit!
Dedenin aldığı "âh" dalgaları, onun genetik düzenini öyle bir etkiler ki; neticesi kendisinde ortaya çıkmasa bile, çocuğunda veya torununda genetik intikâl dolayısıyla ortaya çıkar ve dedesinin cezasına maruz kalır. İşte bu yüzden denmiştir; "Dedesi erik çalmış, torunun dişi kamaşmış" diye...
Evet, eller ileri kollar açık dua demiştik... Efendimiz böyle yapmış... Çölde yaralı bir hâlde kendilerini bulan, yaralarını temizleyen, onları iyileştiren kimseleri öldürüp kaçanlar için Hazreti Rasûlullâh(s.a.v.) ayakta, elleri yukarıda tarif ettiğimiz biçimde açık olarak ashab ile beraber dua etmiş ve kaçan kişiler çok kısa süre içinde bulunarak yaptıklarının karşılığını almışlardır.
Ayakta, eller tarif ettiğimiz biçimde avuç içleri yüze, kollar ileriye dönük olarak parmak uçları aracılığıyla "yönlendirilmiş" dalgalar şeklinde yapılan DUA gibi, ayrıca, SECDE hâlinde yapılan DUAda son derece etkilidir.
AHMED HULUSİ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Küfür, hakaret içeren yorumlar yayınlanmayacaktır.
Teşekkürler..