19 Mayıs 2013 Pazar

Bilinçaltı Mutfağında İşler Nasıl Yürüyor?


"Hatırlayıp izini süremediğimiz 7 yaş öncesi kodlarla yüzleşmek nasıl mümkün? 
Öncelikle 7 yaş öncesi anı kayıtlarını neden hatırlamadığımız/silik hatırladığımız ya da bariz bir şekilde çarpıtarak kaydettiğimiz konusunu biraz açalım.Bilim, duyu organlarımızla algıladığımız uyaranların çoğunun, 7 yaş öncesinde henüz gelişmeyen bir yetimiz nedeniyle "hatalı-eksik-çarpıtılmış" kaydedilebileceğini ya da ağır bir travmatik etki altındaysak, çok derine "gömülebileceğini" söylüyor bize. Bu yetimiz "zihinsel süreçler" olarak açıklanabilir. Zihin, ileri yaşlarda çok fazla müdahale eden yapısı sebebiyle, çoğumuzun başının belasıyken ve "anda kalamamak" gibi arızalarımızın baş müsebbibiyken nasıl oluyor da eksikliği de problem oluyor? dediğinizi duyar gibiyim.
Bilinçaltını mutfağımız olarak düşünelim. Zihin ise ahçı olsun. Zihin henüz ortada yokken, mutfağımıza sürekli yeni malzemeler eklendiğini, ama onlarla ne yapacağımızı bilemediğimizi farzedelim. Acıktığımızda, içgüdüsel olarak işlenmemiş ürünlerden gelişigüzel seçerek, ya da deneme yanılma yoluyla karnımızı doyurmayı başarabiliriz. Bir zaman sonra mutfağımıza sadece beğendiğimiz malzemeleri almaya, kalanlarını geri çevirmeye başlarız. Hatta tadını beğenmediğimiz, ağzımızı yakan, midemizi bulandıran mevcut ürünleri ya "çöpümüze" atarız ya da kilerin en ulaşılmayacak yerine yığar ve bir zaman sonra onları hatırlamayız bile... Ve nihayet bir gün ahçı işbaşı yapar. (Normal gelişim sürecini izleyen insanda yaklaşık 7 yaş civarı) Çiçeği burnunda aşçımız bize hoş bir et sote hazırlayacaktır ama o da ne? Et yoktur. Mutfağın altını üstüne getirir ama bulamaz. Neden? Çünkü erken zamanda biz işlenmemiş etin midemizi bulandırdığını deneyimlediğimiz için, onu yeniden içeri sokmayı reddetmişizdir ya da derin dondurucunun en dondurucu dibine hapsetmişizdir. Zihin ikna edemedikçe, bilinçaltı o malzemenin kullanılmasını kesinlikle reddedecek, zorladığınızda ise işi kriz noktasına taşıyacaktır.
Peki ne zaman bilinçaltı bu işten rahatsız olur? Yine mutfak örneğinden gidersek, artık o et kokmaya ya da içinde et olması gereken yiyecekleri de deneyimlemek zorunda olduğumuzun sinyalleri geldiğinde, hem eski kötü deneyimi yaşamamak hem de yeniye uyum sağlamak arasında sıkışıp kalır. Geçen sayıda bahsettiğimiz "Deneyim depolamak onun işi" sloganı bu defa tekrar gündemdedir ama bir farkla: Bilinçaltı o eski deneyimin içeride bir yerlerden gelen kokusuna rağmen nerede ve nasıl depolandığını hatırlamamaktadır.Burada aşçının "et tüketilmesi lazım" baskısına karşılık elindeki tek ipucu "bir yerlerden gelen kötü koku"dan ibaret. İşte bütün mesele, o kötü kokunun bizi sorunun kaynağına ulaştıracak sembolizma olarak doğru okunmasını sağlamak. Gerçek hayattan bir örnek vermeden önce, zihnin 7 yaş önceki yapısını biraz daha somutlaştıralım: Yedi yaş altında beynimiz bilinçaltına deneyim kaydederken anahtar, duygudur. Yani o deneyimin bize ne hissettirdiğine yoğunlaşırız, ne düşündürdüğüne değil. Çünkü, zihin daha oluşmamıştır ve düşünme işlemi henüz rafine değildir. Dolayısı ile duygu yoğun bir deneyim yaşandığında, deneyimin bize iyi veya kötü hissettirmesine bağlı olarak kayıt yaparız. Bebekken maruz kaldığımız, ebeveynlerimizin yüksek sesle kavgası bizi korkuttuysa, aslolan korku duygusudur. Cümlelerin anlamı önemsizdir burada. Tepkiyi kavganın içeriğine, bizimle alakalı olup olmamasına değil, yüksek sesle yapılmasına veririz. İçeriği dolu olmayan bu ilk kayıt, ileri yaşlarda bile ebeveynlerimizin yanımızda kavga etmesi ya da otorite figürlerinin yüksek sesle konuşması karşısında ürkmemize, panik atak geçirmemize, gerilim yaşamamıza, istenmediğimiz, sevilmediğimiz hissine neden olabilir. Tekrar aşçı örneğine dönersek, buradaki etin, özgüveni temsil ettiğini düşünelim. 7 yaş öncesi özgüvenimizi zedeleyen bir deneyime maruz kalmışsak, bilmemiz gerekir ki şimdiki yaşlarımızda aşçımız ne kadar tecrübeli olursa olsun, ihtiyacımız olan şeyi kotarıp ortaya çıkartabilmek için gerekli malzemeye bir türlü ulaşamayacaktır. Taa ki ya derinlerdeki bozulmamış ete ulaşıp kullanana ya da bozulmuş olanı atıp yenisinin alınmasına bilinçaltımızı ikna edene kadar.
Durum ümitsiz gibi görünmüş olabilir. Hiç de değil aslında. Bilinçaltının, ikna edilmesi zor yapısına karşılık, ikna edilmeyi bekleyen küçük bir çocuk gibi davrandığını bilmemiz içimizi rahatlatabilir. Nasıl küçük bir çocuğa yaptığı yaramazlığı doğrudan sorarsak, cevap vermeyi reddedebilir veya korkudan hedef saptırır, yalan söylerse, ama oyunla ve arkadan dolaşıp iki puan alacak doğru hamleleri yaptığımızda ipuçlarını ağzından kaçırırsa, bilinçaltı da öyle davranır. Yapmamız gereken, 7 yaş öncesi zihin henüz sahnede yokken içeri giren kodların doğasını ve hangi frekansta yaratıldığını iyi bilmek. Çoğu kişi, affetme seremonileri, olumlamalar, imgeleme, hipnoz, rüyalar veya zihinsel pek çok telkin yönetiminde pek çok problemi hallederken neden bazılarında çuvalladığını, ya da bir süre için işe yarar gibi görünen bu çabaların neden zaman içinde geri teptiğini merak eder.İyi haber, problemlerimizin %90'ı ileriki yaşlarda oluştuğu için onları zihnin aktif veya pasif devrede olduğu yukarıdaki yöntemlerden yararlanarak çözebileceğimiz. Kötü haber ise, asıl kabusu bize yaşatanlar ise hatırlayamadığımız, formatı bozuk bilgisayar dosyası gibi açıp okuyamadığımız için o %10'luk dilim kalanlar... 
İyi haberden devam edelim ve biraz beynin frekanslarından bahsedelim: 
7 yaş sonrası kayıtları yukarıdaki yöntemlerle çözebilmemiz mümkün, çünkü yukarıdaki pek çok yöntem, beynimizin alfa frekansında işlem görür. Ancak bu frekans, zihnin olmadığı 7 yaş öncesi anı formatına sahip olmayan kayıtları dönüştürmeye yeterli gelmez. Çünkü zihin yokken, kayıtların yaratıldığı frekans tetha frekansıdır. Zihni bir kenara çekilmeye ikna etmeden de bu frekansa inilmez.
Alıntıdır..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Küfür, hakaret içeren yorumlar yayınlanmayacaktır.
Teşekkürler..

Bumerang - Yazarkafe

Bumads

Mart 2007'nin "En iyi blog"u Seçilmişti blogum!Teşekkürler destekleyen herkese...