3 Ekim 2015 Cumartesi

ESMA FITRATA, AMACA UYGUN OLMALIDIR…


Her insan esmaya mazhar yaratılmıştır. Nasil ki parmak izleri ve yüz ayrı ayrıysa aynen öyle de her insanın yaratılışında esma faklılığı vardır. Kimi Rahman, kimi Vedüd, kimi Muhyi ,kimi de Celil fıtratlıdır. İnsanların anlaşmazlıklarının temelinde de esma farklılığı vardır. Çalışılan esma amaca uygun olmayınca beklenen yararlara ulaşılmaz. Sözgelimi bir insan düşünün vesvese onun kaderi olmuş adeta… Hergün vesveseden ölüyor. Bu insan, “Ya Rauf” çalışırsa ne olur? Amacına ulaşmamış olur. Çünkü Rauf esmasının vesveseyi izaleye dahli yoktur. Esma-yı hüsnanın her biri ayrı ayrı tecelliye sahiptir. Bir tecelli diğerine karışmaz. Vesveseden helak olanların çalışması gerekli olan esma “Ya Kuddüs” dür. Çünkü bu esma vesveseyi yakıp yok eden her türlü kiri pası temizleyen bir tecelliye sahiptir. Yine bir insan düşünün nereye gitse ne yapsa hep hakarete maruz kalmaktadır. Evde, sokakta, işte hep aşağılanmaktadır. Bu insan “Ya Hayy” çalışmaya başlarsa ne olur? Amacına uygun bir esma seçmiş olmaz. Yine, her yerde horlanıp durur. Oysa böyle biri “Ya Aziz” esmasını çalışsa bunu da ebcetsel sayı çarpımıyla yapsa kırk gün geçmeden izzetli, el üzerinde tutulan biri haline gelir. Bu, doğru çektiği esmanın tecellisi neticesinde açığa çıkan bir şeydir. Sufilerin seyr-i sülukta başarısız olmalarının temelinde de fıtratlarına uygun esmayı çalışmamaları yatar. Sözgelimi bir sufinin yaratılış fıtratı; atak, girişimci, tuttuğunu koparan dışa dönük olsun.
Bu sufi “Ya Halim” çalışırsa fıtratına aykırı bir esma seçmiş olur. Bu sufi “Ya Seri’u” çekse seri bir şekilde yol alır. Hayret edilecek sonuçlar ortaya çıkar. Her gıda her insana yaramadığı gibi, her esma da herkese yaramaz. Esmaların hepsi şifalı ilaçlara benzerler. Ama insan kendi hastalığına uygun ilaç alıp doğru esmayı çekebilmelidir… Aksi halde beklenen yararlara ulaşılamaz. Eğer sizin düşmanlarınız çoksa ,her gün birileri size sataşıp duruyorsa yüz milyon defa “Ya Rezzak” çekseniz ne olur? Hiçbir şey… Çünkü bu esma, düşmanlara karşı bir tecelli açığa çıkarmaz. Sadece helal rızk getirir, hepsi bu… Ama “Ya Muntakim” diye zikrederseniz daha bir kaç hafta geçmeden düşmanlarınızın herbiri müthiş bir felakete düşüp sille yer. Bunu da “Muntakim” esmasının tecellisi yapar. İnsan ihtiyaç sahibidir ve hastadır. Esmaların hepsi de birer şifalı ilaçtır. Bir insan gereksinimine göre değişik değişik esmalar çalışabilir. Özellikle Sufizm yollarına biat edenler özgüven içinde diledikleri esmaları çalışabilirler. Bu, onlara verilmiş birer icazettir, ruhsattır. Bunu, çok iyi anlamak lazım… Hiçbir insan yok ki Kur’anda kendine bakan bir süre ayet olmasın; hiçbir insan yok ki esma-yı hüsnadan kendine bakan bir esma olmasın… Bir insan kendi yaratılış fıtratına uygun düşen esmayla çalışmazsa yıllar geçse de hiçbir ilerleme sağlayamaz. Kul samimi olursa Allah bunu gönlüne ilham eder… Kalbi dinlemek kadar güzel bir şey yoktur. Kalp Allahı yansıtan bir ayna… Kalp ilahi sırra açılan bir pencere…

ESMA-YI HÜSNALARI ÇALIŞMA ZAMAN DİLİMİ…
Esma-yı hüsnayı hangi amaç için çalıştığımıza bağlı olarak zamansal sınır da değişir. Sözgelimi Sufizm yoluna bağlı biriyseniz mürşidinizin size tarif ettiği dersi ölene kadar yapmalısınız. Ama özel amaçlar içinse, sevgi, ilim, rızk, başarı, hastalık, sihir, düşmanlıklar, rüya, yakaza ve benzeri 7,14,21,40 günle 150 gün arasında bu çalışmalar değişebilir. Yani yedi günle altı aylık zaman dilimi arasında bu esmalar zikredilebilir. Bu çalışma amaca ulaşıncaya kadar da sürdürülür… En etkilisi de esma-yı ilahinin ebcetsel sayı değeriyle esmayı zikretmektir. Sözgelimi “Hayy” esmasının ebcetsel sayı değeri 18’dir. Bu esmayla özel bir dua planlanıyorsa 18 gün buna devam etmelidir. Yine “Ya Basıt” esmasının ebcetsel sayı değeri 72’dir. Yetmiş iki gün boyunca bu sayıda esmayı anmak ruhu sevinçlere boğar. Sırlar açığa çıkar. Böyle bir usul de vardır. İnsanlar, birbakıma esmanın ışınlarına aşık olarak yaratılmışlardır. Bir insan hangi esmaya aşık oluyorsa, ona büyüleniyorsa kalbinde onun sıcaklığından esin varsa o esmayı seçmelidir. Dilerse bir halife bunun tersini söylesin… Bunda büyük bir bereket ve sır vardır. Kalbin sevmediği, aşık olmadığı esma yol aldırmaz sadece sevap getirir…
Ya aşık olunan esmalar öyle mi? Onlar ruhumuzu aşkla ışınlayacak bir nurdur. Ruh, esmanın aşkıyla, ondan aldığı ışınla büyür ve gelişir. Ruh gereksinim duyduğu esmaları çok iyi tanır. Ona karşı gizliden bir aşk yönelimi sergiler. Ruhun sevgilisi ve aşkı olan esmayı; ledüne sahip olan kimi veliler bilip söyleyebilirler. Bu çoğunlukla olası olmadığına göre en doğrusu Allah’a yakarıp dua ederek kendine yararlı olacak ve mürşitlik edecek esma-yı hüsnayı Ondan istemektir. Bir hafta kadar samimi kalple dua edildiğinde Allah’ın esma-yı hüsnaları sırasıyla yavaş yavaş okunmaya başlanır. Ruh, kimi esmalar okunurken aşktan çıldırır, onu ister… İşte o esma mühim bir mürşit olabilir ve çalışan hakkında ism-i azam hükmüne geçebilir. Gelinen konaklara göre de bu esma aşkı zaman içinde başka başka esmalara kayabilir. Bu da çok doğal sayılmalıdır. Bir sufinin “Rahman” esmasına aşıkken bir zaman sonra “Fettah”a aşık olması bereketli bir şeydir… Esmaları sevmede ruhun gereksinimi, ilahi esin yelleri, yaratılış sırrı çok önemlidir. Esma çalışmadan yana hiç kimse bir esmayı çalışmaya karşı sık boğaz edilmemelidir.
Severek yapılan her şey güzeldir…
ALINTIDIR..




SPONSOR REKLAMI




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Küfür, hakaret içeren yorumlar yayınlanmayacaktır.
Teşekkürler..

Bumerang - Yazarkafe

Bumads

Mart 2007'nin "En iyi blog"u Seçilmişti blogum!Teşekkürler destekleyen herkese...