30 Ocak 2016 Cumartesi

OLUMLU DÜŞÜNMEK; HER ŞEYE RAĞMEN!



Doç. Dr. Şafak Nakajima
Beynimiz, temel amacı hayatta kalmamız ve soyumuzu sürdürmemiz olan genetik programımızın, ana kumanda merkezidir.
Onun en önemli görevidir; bizi tehlikelerden korumak.
Bu nedenle de, olumsuz uyaranları algılamada, olumlulara oranla daha duyarlıdır ve onlara daha hızlı yanıt verir.
Her tür olumluluğun ortasında, en ufak olumsuzu anında fark eder.
Örneğin, herkesin çok beğendiği bir sunumda, yanlış kullandığı tek bir sözcük, konuşmacının hayatını zehir edebilir.
Çok beğenerek sipariş ettiği elbise eline ulaştığında, kendisinden başka kimsenin fark etmeyeceği minicik bir defo, kişinin tüm hevesini söndürebilir.
Hepsi ‘Pekiyi’ olan karnedeki tek bir ‘İyi,’ başarının tadını çıkarmayı engelleyebilir.
Beynimizin olumsuzu fark etme yetisi, tehlike ve yanlışları önleyerek hayatta kalma şansımızı arttırır.
Ama maalesef bu yeti, kendi haline bırakılırsa sıklıkla kontrolden çıkar ve standart düşünme biçimimiz haline gelerek, yaşam coşkumuzu yok eder.
Beynin ana eğilimi olumsuzu fark etmek olduğundan, olumlu düşünce becerisini öğrenmek, özel bir çaba gerektirir.
Beynimizin bir başka özelliği ise, yapısının değişebilmesidir.
Sık sık tekrar ettiğimiz düşünce ve davranışlar, beynimizde yeni ileti kanalları açarak, alışageldiğimiz düşünce ve davranış kalıplarını değiştirmemizi sağlar.
Beynin bu yapısal değişim özelliğinden yararlanarak, ona olumlu düşünmeyi öğretmek mümkündür.
Biliyorum, her gün birbirinden kötü haberlerle, sağlıklı düşünme ve davranma becerilerimizi hızla kaybettiğimiz bugünlerde, olumlu düşünmek kolay değil!
Çoğu insan için yaşam; sevinç ve heyecanını yitirmiş, umutsuzluk, kaygı ve korkuyla kaplanmış durumda!
Öyle ki, sayısız olumsuzlukla dolu gündem, birçoğumuzun ruh-beden sağlığını bile ciddi düzeyde etkilemekte.
Giderek derin kuyulara çekiliyor gibi sanki ruhlarımız!
İşte tam da bu nedenle şimdi, hepimizin beyinlerimize olumlu düşünmeyi öğretmesi gerekiyor!
Olumlu düşünme, kendi stres düzeyimizi düşüreceği gibi, başkalarına yaklaşımımızı daha yapıcı kılacağından, bütüne de olumlu katkıda bulunuyor.
Olumlu düşünmek, Pollyanna olmak değil!
Umursamazlık hiç değil!
Olumlu düşünmek, olumsuzluğa çok yatkın olan beynimizi, bu kötü alışkanlıktan vazgeçirip, yaşamı bir işkence olmaktan çıkartmak!
Onu daha aktif, canlı ve çözüm odaklı kılmak!
Araştırmalar, olumlu düşünebilenlerin, sorunlara çözüm geliştirmede daha başarılı olduklarını ortaya koyuyor.
Daha sağlıklı oluyorlar!
Çünkü savunma sistemleri güçleniyor!
‘’The Ripple Effect’’ adlı kitabında, Stanford Üniversitesi doktoralı fizyolog Steven Lewis, kendi yaşam deneyimini paylaşır.
Lewis, doktorların yaşama şansının sadece %5 olduğunu bildirdiği karaciğer yayılımlı pankreas kanserini, tıbbi tedavinin yanı sıra, geliştirdiği olumlu düşünce becerisi ile yener.
Siz de beyninizi eğitmek için her gün, yaşadığınız üç tane olumlu deneyimi ve şükran duyduğunuz üç değeri not alabilirsiniz!
Bunlar çok küçük şeyler olabilir.
Bu satırları okuyabilecek bir bilgisayar veya telefona sahip olmanız, kahveniz döküldüğünde, damlaların gömleğinize sıçramamış olması, üst kat komşunuzun bu akşam gürültü yapmıyor olması gibi…
Dünyayı değiştirmemiz mümkün olmasa da, onu algılama biçimimizi değiştirmemiz mümkün!
Böylece beynimizin ana programını da değiştirebiliriz!
Hatta sağlığımızın akışını da!

1 yorum:

  1. Güzel bir paylaşım olmuş. Bardağın dolu tarafına bakmak bizi sitresten uzak tutacak ruhumuza huzur verecektir.

    YanıtlaSil

Küfür, hakaret içeren yorumlar yayınlanmayacaktır.
Teşekkürler..

Bumerang - Yazarkafe

Bumads

Mart 2007'nin "En iyi blog"u Seçilmişti blogum!Teşekkürler destekleyen herkese...