29 Ocak 2016 Cuma

Siz, bir içe dönük olabilir misiniz?



Dışa dönük insanlar tarafından sıklıkla, utangaç, depresif, asosyal olmakla suçlanan, hatta kendilerini öyle sanan içe dönükler, gerçekten öyleler mi?

Albert Einstein, Audrey Hepburn, Mahatma Gandi, Mark Zuckerberg ve Bill Gates’i aynı şemsiyenin altında toplayabilen bir özellik; içe dönüklük.

Hangi özelliklere sahipler?
Siz, bir içe dönük olabilir misiniz?

İçe dönüklük, bir kişilik özelliği.
Ve herkeste aynı düzeyde değil.
Her şey gibi, kişilikler de, yelpaze şeklinde bir dağılım gösteriyor.
Yelpazenin bir yanı dışa diğeri ise içe dönük kişilik olarak kabul edilecek olursa, kimimiz dışa dönüklüğe daha yakınken, kimimiz içe daha fazla dönük.
İçe dönüklük düzeyimiz ne olursa olsun, bazı kişilik özelliklerimiz ortak:
• İçe dönükler olarak bizler, dışarıdan gelen uyaranlardan çok, iç dünyamıza odaklıyız.
• Kalabalıklar bizi yoruyor. Dışa dönük dostlarımız kalabalık ortamlarda canlanıyor, enerji depoluyorlarken, bizler böylesi ortamlardan sonra, bir süre yalnız kalıp enerjimizi toplamaya ihtiyaç duyuyoruz.
• Çoğumuz düşünceli ve duyarlıyız.
• Detaylara önem veriyoruz.
• İç dünyamızı tanımak bizim için çok önemli. Her an ruhumuzun nabzını tutar gibiyiz.
• Duygularımızı çok açıkça paylaşmaktan, yaşamımızı teşhir etmekten hoşlanmıyoruz.
• Gözlemciyiz. Ağırlıklı olarak, konuşarak paylaşmak yerine gözlem yoluyla öğreniyoruz.Başkalarının açıkça ifade etmedikleri düşünce ve duygularını okumakta, çoğumuz ustayız.
• Yalnızlığı seviyoruz. Kendi başımıza kalıp kitap okumak, müzik dinlemek, düşünmek, doğada yürüyüş yapmak bizi mutlu ediyor. Elbette başka insanlarla birlikte olmaktan keyif aldığımız zamanlar da oluyor ama yalnızlık bizi mutlu ediyor ve korkutmuyor.
• Az sayıda yakın arkadaşımız var. Bu durum, insanları sevmediğimiz anlamına gelmiyor. Çok sayıda ve yüzeysel arkadaşlık yerine, az sayıda derin dostluklar arıyoruz. Dostlarımız değerli ve dostluklarımız çoğu kez uzun ömürlü.
• Yeni ve yabancı ortamlarda başlangıçta sessiz kalıyoruz. Bu bizim hassas iç dengelerimizi kurabilmemiz açısından çok önemli. Bazılarımız elbette utangaç ama sessizliğimiz her zaman bir utangaçlık işareti değil.
• Düşünmeden konuşmuyor, konuşurken sözcüklerimizi dikkatli seçiyor ve tasarruflu kullanıyoruz. Gereksiz sohbetler, tanımadığımız insanlarla ayak üstü muhabbetler pek bize göre değil. Bunların zaman kaybı olduğunu düşünüyoruz.
• Aşırı gürültülü, yoğun eğlence ve aktiviteler, dengemizi bozuyor. Dikkatimiz dağılıyor ve bunalıyoruz. Dışa dönükleri coşturabilecek böylesi ortamlara katılmaktan, olabildiğince kaçınıyoruz.
• Başkalarına güvenmemiz zaman alıyor. Ama güven duyduğumuz insanların yanında, dünyanın en eğlenceli, komik ve rahat insanları haline gelebiliyoruz.
Araştırmalar, her üç dışa dönüğe karşı bir içe dönük birey olduğunu söylüyor.
Azınlıktayız!
Derin düşünce ve duyarlılık, yaratıcılık gerektiren, yalnız ya da küçük gruplar içinde yapılan işler bize daha uygun.
Eğer yelpazenin içe dönüklük tarafına çok yakınsak ve bu durumdan şikayetçiysek, elbette daha dışa dönük özellikler geliştirebiliriz, kendimizi eğiterek.
Ama çoğumuz halimizden memnunuz.
Niye memnun olmayalım ki?
Einstein ve Gandi ile, aynı takımdayız.
Doç. Dr. Şafak Nakajima-


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Küfür, hakaret içeren yorumlar yayınlanmayacaktır.
Teşekkürler..

Bumerang - Yazarkafe

Bumads

Mart 2007'nin "En iyi blog"u Seçilmişti blogum!Teşekkürler destekleyen herkese...