23 Mart 2017 Perşembe

...bağışlamanın meyvesini yiyebilmek için bunu bağışladığınız kişiye söylemenize dahi gerek yok.



Dr. Luskin’in araştırması, bağışlamayı başaramamanın yani kalpte nefret tutmanın, kalp hastalıkları riskini artıran unsurlardan biri olduğunu öne sürüyor. Doktorun ilginç buluşlarından biri de, kendilerini kıran ve zarar veren kimseyi içsel olarak bağışlayan kişilerin, kalp damar, kas ve sinir sistemlerinde ani iyileşme gözlemlendiğidir. Buradan da anlaşılıyor ki, bağışlamanın meyvesini yiyebilmek için bunu bağışladığınız kişiye söylemenize dahi gerek yok.

Dr. Luskin, “Ebediyen Affetmek” adlı kitabında, kendisine yapılan hatanın, bağışlanamaz olduğunu düşünen Dana adlı bir kişiden söz eder. Dana’dan birinin, başına silah dayamış olduğunu hayal etmesini ister. Tek hayatta kalma şansı, ona bu kabahati işleyene duyduğu nefret ve öfkeden kurtulmasıdır. Şimdi bağışlayabilecek midir? Olaya bu açıdan baktığında, Dana derhal acısının uğruna ölmeye değmeyeceğini söyler ve sonunda da bağışlamayı reddederek yaptığının zaten kendini usul usul öldürmekte olduğunun farkına varır.

Acımızdan ya da öfkemizden kurtulalım diye bizim başımıza silah dayayan olmasa da, hayatımız – ve mutluluğumuz- gerçekten de bu acıyı salıvermeyi öğrenmemize ve affetmeyi başarmamıza bağlıdır.

Bağışlama Süreci Terapisi:

Rahatsız edilmeyeceğiniz bir yerde oturun.
Gözlerinizi kapayın ve kalbinizde kendisine karşı öfke, nefret ya da kırgınlık hissettiğiniz birini düşünün.
Birkaç derin nefes alın ve hiçbir müdahalede bulunmak zorunda hissetmeden , sadece hislerinizin akışına uyun. Sadece farkında olun yeter.
Şimdi, o kişinin sizi inciten ve size zarar veren davranışının değiştirilemez olduğunu kavrayın. Bu geçmişte olmuştur ve şu anda onu değiştirmek için yapılabilecek birşey yoktur. Bunun kesinliğini hissedin.
Ayrıca, bu insanın da asla değişmeyebileceğini de kabul edin. İnsanlar nasıllarsa öyledirler. Bu gerçeği kabul ederken, birkaç derin nefes alın.
Şimdi, bu insanın nasılsa öyle olduğunu, yapacağını yaptığını, bunu da kim bilir ya bir acısı, ya bir eksikliği ya da yarası olduğu için yaptığını anlamaya çalışın. Bunu kendisi bile fark etmeyebilir. Ona, çektiği acıyı göz önüne alarak şefkat çerçevesinden bakın. Onu canı yanan, kendi acısıyla çırpınırken başkasına toslayan küçük bir çocuk olarak düşünün. Ona şefkat duyabiliyor musunuz?
Bir iki dakika sessizce, sadece şefkatin kalbe getirdiği genişleme hissini duyumsayarak oturun.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Küfür, hakaret içeren yorumlar yayınlanmayacaktır.
Teşekkürler..

Bumerang - Yazarkafe

Bumads

Mart 2007'nin "En iyi blog"u Seçilmişti blogum!Teşekkürler destekleyen herkese...