27 Haziran 2018 Çarşamba

Çekim Yasası- Benzer, benzeri çeker!



Madde olarak bildiğimiz cisimler tamamen enerji...

Bildiğiniz gibi, bize okulda öğretilen şey; "maddenin yapı taşı atomdur" cümlesiydi. Evet bu doğru, ama bilim sınır tanımıyor ve elindekiyle yetinmiyor. Madde atomlardan oluşur, peki atom neyden oluşur? Cevaplarınızı duyar gibiyim; Nötronlar, protonlar, çekirdek..

Peki çekirdeğin içinde ne var? İşte bu sorunun cevabı insanları çok şaşırttı. Çekirdeğin içinde "Kuark" adı verilen enerjiler var. Bu enerjiler sürekli titreşim halinde belirli frekansta sinyaller yayıyor.
Kuantum fizikçileri, evrendeki her şeyin, tamamen enerjiden oluştuğunu kanıtladı. Bir atomon altındaki parçacıklar incelendiğinde, uçsuz bucaksız saf enerjiden oluştuğu anlaşıldı.

Evrendeki tüm parçalar, etkileşim halinde ve adeta görünmez iplerle birbirlerine bağlı.

En küçük zerreden en büyük küreye kadar her şey iç içe geçmiş durumda.
Hepimiz büyük insanlık ailesinin bir ferdiyiz, büyük bir enerji okyanusunda yüzüyor, evrensel enerji ile besleniyoruz.

Vücudumuz "Aura" denilen manyetik bir alan ile donanmış.

Peki bütün bunların çekim yasasının enerji kavramı ile ne ilişkisi var?



Benzer benzeri çeker
Çekim yasasının, “benzer, benzeri çeker” şeklindeki sloganı, aslında bazı gerçekleri hemen dile getirmiş olur. İnsan dev bir mıknatıs gibidir, mıknatısın iki kutubu gibi işler; frekansı ile uyumlu şeyleri kendine çeker, uyumsuz olanları kendinden uzaklaştırır.

Düşüncelerimiz ile evrene sürekli mesajlar göndeririz.
Bu düşüncelerin belirli frekansları vardır, bu frekanslar gidip, kendine en çok benzeyen frekans ile örtüşür.
Bu şekilde bilincimizde ne tür düşünceler ve inançlar var ise, bu inançlara uygun deneyimleri hayatımıza çekeriz. İnanılan ve düşünülen şeyden kopulmadığı sürece, o şeyin gerçekleşme ihtimalini arttırırız. İster pozitif, ister negatif düşünce olsun odaklandığımız süre içersinde, bize yaklaşır.

Tam bir kişiyi düşünürken, o kişiden telefon aldığınız oldu mu? Doğru zamanda doğru yerde oldunuz mu?
Tesadüf diye adlandırdığımız durumları zaman zaman yaşarmısınız?
Alışagelmiş hataları tekrar tekrar yaşarmısınız?

Yaşadığınız deneyimler, olaylar, içinde bulunduğunuz koşullar, eylemler bilinçaltınıza iletilir ve inancınız olarak kabul edilir. Bilincinizin yaptığı gibi, bilinçaltınız her bir şeyi muhakeme etmez, sizinle tartışmaz. Olumlu, yada yıkıcı düşünceleri ayırt etmeden kabul eder. Yani düşüncelerinize - telkinlerinizin doğasına göre tepki verir.

Kendinizi kötü hissediyorsanız, “Kendimi kötü hissediyorum.” sinyali yayarsınız, ruhunuz kötü bir hale bürünür. Eğer sürekli yakınıyorsanız, yakındığınız şeyi kendinize çekersiniz, hatta korktuğum başıma geldi dersiniz.

Olaylara karşı olumlu bir bakış açınız var ise, olumlu olaylar, ya da durumları kendinize çekersiniz ve onlar hayatınıza girer.

Farkındalıkla, boş ve anlamsız düşüncelerden uzaklaşıp, daha berrak düşünceler oluşturmayı, hayatınızı mükemmele taşımayı hedefleyebilirsiniz.
Sınırlayıcı, kısıtlayıcı düşünce kalıplarını fark ederek, hayatınızdan çıkarıp, yerine güçlendirici, yapıcı inançlarınızı yerleştirip, hayatınızı, bu inançlarınız doğrultusunda şekillendirip, mutluluğu, bereketi ve sevgiyi yaşamınıza katabilirsiniz.

"Aklıma gelen, başıma geldi" dediğinizde, başınıza gelen şey, sizi mutlu etsin. Etrafınızdakilerin yüksek çıkarlarına hizmet edecek, harika bir şey olsun. İşte bunu istiyordum ve çok şükür oldu diyebileceğiniz harikalar yaratın.

Duygularımız, Rehberlerimiz
İnsanların birçoğu, içlerinde büyük bir çaresizlikle yaşar. Sessiz fırtınaların içinde çaresizce bekleyip dururlar. Hayal kuramazlar, hayal kurmaktan da korkarlar.
Duygularından kaçmak isterler. Bir sorun varsa, kaçarak kurtulmaya çalışırlar. Kaçarlar ama, kaçtıkça sorunları da onları peşlerinden kovalar. Aslında duygularımız bize rehberlik etmek için hazır durumdadır.

Kendimizi iyi hissettiğimizde, bize iyi hissettiren şey nedir?
Ya da iyi hissetmemiz için, ne olması gerekir?
Bir şey mi beklememiz gerekir?
Şu an içinde kendimi iyi hissetmek için, bir engel mi var?

Şu bir gerçek ki, kendinizi iyi hissetmeniz için hiçbir sebepe ihtiyacınız yok. Hayattaysanız, nefes alabiliyorsanız, minnettar olmalı ve kendinizi iyi hissetmelisiniz.
Hayatında herhangi bir zorlukla karşılaşan insanlar; “Dünyanın yükünü omuzlarımda hissediyorum” derler. Bu bizim oluşturduğumuz bir düşünce biçimidir. Sonucu çözümsüzlüktür, felakettir. Bu düşünce kalıbı eğer bize ait ise, o halde kurtulmakta yine bizim elimizde.
Ne yapmak gerekir?
Dünyayı omuzlarımızdan indirip, yere bırakmakla başlayabiliriz.
Yaşamın mevsimleri var. Her zaman, bahar ve yaz olacak diye bir şey yok. Hayatımızda bazen sonbaharı, bazen de kara kışı yaşıyoruz. Bu durumda, fırtınanın ortasında kaldığımızda, ya çıkış yolu bulacağız, ya da eylemsizliğe kapılıp, öylece olan bitenleri kabulleneceğiz. Ama çözümsüzlük, bizim kabul edebileceğimiz bir şey değil. Bunun en güzel örneği, tarihe geçen karizmatik liderlerdir. Antik çağlardan günümüze kadar uzanan zaman diliminde, tarih sahnesinde birçok olaylar yaşandı. Ülkelerin, milletlerin kaderinde birçok dönüm noktaları yaşandı. Atalete kapılan devletler, milletler bu sahneden yuvarlanarak düştü. Duruşu, görüşü, düşünce yapısı olgunlaşanlar ise, bu gün hala adından ve namından bahsettiriyor.
Şimdi hayal kurma zamanı...

Hayatta peşinden koştuğumuz amaç ne?

Tozu dumana katmak mı istiyoruz, yoksa bunu yapanların arkasından gıpta ile bakmak mı?

Önce bir şeye istek duyarız, sonra düşünmeye başlar, akabinde hayal ederiz. Aslında hayal kurmak yanlış anlaşılıyor.
Bu kadar sorun varken, hayal etmenin ne yeri, ne de zamanı diyebilirler.
Ya da “imkansızı” istiyorsun diyebilirler. Ancak, hayal gücünüz, her engeli aşmanıza yardımcı olacaktır. Karamsar hayaller kurmayın, bunun iyi bir sonucu olmaz, önce bir şey hayal edin, sonra maddeye dönüşmesi için çalışmaya başlayın..

Büyük liderler, önemli buluşların sahipleri, önderler hayallerinin peşinden gitmeye korkmamıştır. Onların hayalleri, hedefleri haline gelmiştir.
Hedefi olan insan, amacı olan insandır. Hayalleriniz sizi hayata bağlar, motive eder, enerji verir. Ne işle uğraşırsanız uğraşın, kaç yaşınızda olursanız olun, mutlaka kuracağınız hayaller vardır, onları bir an evvel gerçekleştirin.

Çekim Yasası, üç temel yasayı içerir:

1. Etki-Tepki yasası
2. Şükran yasası
3. Sevgi yasası

Bunları ve açılımlarını tek tek araştırmak için, piyasada bulabileceğiniz bir çok spirituel kitaplardan yararlanabilirsiniz.

Ancak burada anlatılan kısa bilgileri dahi, tatbike geçirebilirseniz, hayatınzda birçok şey değişebilir.

Amaç, sizi kendi realitenizi yaratmaya çağırmak.

Bunun için yapmanız gereken şeyler çok basit; önce ne istediğinizi tespit edin ve hemen not alın. Sonra aldığınız notları gözden geçirin. Her isteği tarif etmek için, yalnız bir kaç cümle kullanın, yani isteğinizi en az kelimelerle somut hale getirmeye çalışın.
Bu konuyu bir misal ile biraz daha açalım.
Bildiğiniz gibi büyük reklam şirketleri, insanların dikkatlerini bir ürüne, bir hizmete, belirli bir düşünceye yöneltmek, veya belirli bir görüşü, ya da tutumu benimsemelerini sağlamak amacı ile, reklamlara devasa paralar harcamaktadır. En iyi reklam kurgusu, içeriliği her ne kadar karmaşık da olsa, bu kurguyu tek bir slogan haline getirilebilendir. İnsanlar bu sloganı duyduğunda, hangi şeyden bahsedildiğini hemen anlar. Evrene gönderilen istek Enerjileri de aynı bu şekilde olmalı, kısa, az ve öz.
"Ben hastalanmak istemiyorum" yerine,..
.."ben sağlıklıyım",
"ben istiyorum" yerine,..
.."huzurlu ve mutluyum"
..demeniz gerekir. Yani sağlık durumunuz çok iyi imiş ve bu hayatınızda vuku buluyor gibi bir inanç sergilemeniz gerekir.
Burada Şükran yasası devreye girer. Zira evrende "zaman" diye bir şey yoktur, zaman yalnız maddede ortaya çıkar, tüm varlıkta herşey, şimdi'de, an'da vukuu bulur. Bu yüzden geçmiş ve gelecekten söz ettiğimizde, evren bunu yanlış algılamaktadır.

Yaşam enerjimizi artırmanın yolları

Huzurlu, keyifli, mutlu, coşkulu bir hayat yaşamak için, yaşam enerjimize iyi kullanmayı öğrenmeliyiz.
Bazen sabah uyandığımızda, içimiz kıpır kıpırdır ve coşku doludur. Aslında bunun olmasını sağlayacak herhangi bir sebep yoktur, ama biz çok mutluyuzdur.
Böyle günlerde işyerindeki sıkıntı, trafik, yada herhangi bir tartışma bizi yıldıramaz, sinirlendiremez, üzemez, dertlendiremez. Gün'e böyle başladığımızda, kendimizi iyi hissederiz. Güzel olaylar neşemize neşe katarken, sıkıntılı olaylara aldırmayız. İçimizdeki bu güç, hissettiğimiz sevinç, duygu yoğunluğu, yaşam enerjisinin ta kendisidir.

“Bugün çok enerji doluyum, kendimi çok enerjik hissediyorum, bomba gibiyim”
..deriz. Peki nedir bu hissettiğimiz enerji? Nereden geldi, içimize nasıl girdi? Neden kendimizi hep böyle hissetmiyoruz?

Etrafımızdaki insanların o günkü duruşlarından, bu enerjiye ne kadar sahip olduklarını anlayabiliriz. Güçlü pozitif kişiler, etrafına ışık saçar, bu insanlar yaşam sevinci ile doludur.

Böyle insanlara yakınlık duymamız, mıknatıs gibi çekilmemiz doğaldır.
İhtiyacımız olan bu enerjinin büyük bir kısmını - yaklaşık yüzde 70 kadarını, uyku sırasında alırız.
Bu sebeple iyi bir uyku, hayat enerjisi ile dolmamız için çok önemlidir. Gün içinde yaptığımız eylemlere bağlı olarak da yaşam enerjisi ile dolmamız mümkündür. An'da (şimdi'de) kalarak, coşku ve istekle yaptığımız her şey, bizi yaşam enerjisi ile şarj eder.
Türkçe "Ki", Çince "Chi", Sanskritce'de "Prana", Parapsikoloji alanında ise "Psi" enerjisi olarak adlandırılan bu enerji, fiziksel bedenin çok ötesinde bir enerjidir. Fizik kanunlarıyla açıklanamayan, tanımlanamayan bu enerji, beyne bağlı değil, bütünsel varlığımıza aitdir. Bu enerjinin fiziksel duyularımızla algılanmamasına rağmen, duyu-üstü yeteneğimizle varlığını hissedebiliriz. Ve fiziksel olmayan bu enerjiyi, zihnimiz tarafından yoğunlaştırılıp, yönlendirilebiliriz.

"Ki" enerjisi, soluma refleksi ile bedene girer, ama bu enerji havanın içinde değildir. "Ki" enerjisi bir tür etherik enerjidir, bu enerji aynızamanda elektronun yapı taşlarının, uzayın ve atmosferin, kısacası evrenin her köşesinde bulabiliriz.

Fizik ötesi bu enerji ile nasıl doluyoruz?

Bu enerjinin ana kanalı nefestir. Aldığımız nefeslerle, her an kendimizi "Ki" enerjisi ile doldururuz. Bedene burun yolu ile alınan "Ki", önce bir baston gibi yukarı, sonra omuriliğimizin iki kanalından geçerek, birinci çakramıza - kök çakramıza gelir. Bu sebeple birinci çakramızın sürekli açık tutulması, bir mıknatıs gibi bu enerjiyi çekmesi önemlidir.
Yaşam gücü enerjisi, bedende çakralar (ya da şakra) adı verilen bir dizi enerji sistemleri ile hareket ederler. Çakralar huni şeklinde olup, evrendeki sonsuz enerjiyi emerek, bedenimize yansıtır.

Hepimiz kuyruk sokumundan, kafanın tepesine kadar 7 enerji merkezine sahibiz.
Çakralar gözle görülmeyen güçlü elektrik alanlarıdır.

Çakralardan biri, ya da birkaç tanesi tıkanmış, veya dönüşü yavaşlamışsa, yaşam enerjimizin tam olarak şarj edilmeyeceğini - dolamayacağını söyleyebiliriz.

Bunun sonucunda hastalıklar ve yaşlılık ortaya çıkar.
Hayat enerjisini verimli kullanamayan insanlar, üşengeç, keyifsiz ve isteksiz olurlar. En basit durum ve eylemler, bu kişiler tarafından aşılamaz, halledilemez sorun ve problem olarak algılanır. Hayat enerjilerini iyi kullanamayanlar genelde depresyona girerler.
Hayat enerjimize fazla yüklenen, bazı dikkat etmemiz gereken durumlar söz konusudur. Bu olgular yaşam enerjimizi çalan kaçaklar olarak düşünebiliriz. Örneğin; öfke, nefret, çok konuşmak, (söz israfı) negatif düşünmek, kaprisli davranışlar, enerjimizi fazla tüketmemize sebep olur.
Öyleyse hayatımızın coşkulu, huzurlu, keyifli akışı için yaşam enerjimize sahip çıkmayı ve iyi kullanmayı öğrenmeliyiz.
Okullarda meslek eğitiminin yanı sıra, "yaşam sanatı" öğretilmiş olsa, hayatımızda mesleklerin daha doyumlu hale gelmesi kaçınılmazdır.
Bilinçli afirmasyon (doğrulama) düşünceleri yönlendirmektir. Okullarda bize "zihin bilimi öğretilmiyor, ancak yaşamımızda edindiğimiz tecrübeler, zihin bilimi eğitiminin ta kendisidir.

Sır adı altında "çekim yasası"
Bu Dünyada "benzer benzeri çeker" prensibi geçerlidir. Günümüzde "çekim yasası" prensibi, genelde "Sır" adı altında, daha başarılı, daha mutlu, daha zengin bir hayat arayışında olanlar için öne sürülür. Bunu ezoterik çevreler haricinde, kariyer ve kişisel yöntemleri gösterenler yapar. Bu iki prensip, ilk bakışta birbirlerine benzeselerde, aralarında önemli bir fark vardır.

"Benzer benzeri çeker" prensibinde kişi, kendini keşfetme ve özünü açığa çıkarma çabasındayken, dış hayatında karşılaştıkları, bir ayna olarak karşısına çıkar ve kendi bulunduğu bilinç düzeyini yansıtır. Yani uyanış yolunda bulunan kişi, hayatı ve akışını manipule etmeden, her şeyi olduğu gibi kabul eder.

Sözde uyanış yolunda olan kişi ise, benliğinden oluşan her türlü istekleri, bir eksiklik duygusundan doğan ihtiyaç olarak besler, bu ego kaynaklıdır.

Çekim yasasını uygulayan kişi, böylece arınma yolunda değil, egosuna daha güzel bir maske ve yaşam şartlarını daha uygun hale getirmek için yola çıkmıştır. Bu içsel tutumun, ruhani boyutla bir alakası yoktur. O, zihin gücünü kullanarak, maddesel boyutu manipule etmek ister.

Kendi kişiliğini, ruhani boyuta adanmış bir hayat, dünya zevklerine ve nimetlerine bakmaz, aldanmaz. Geleni kabul eder, gideni bırakır, her şeyi hakkıyla yaşar. Güneşte ısınır, yağmurda ıslanır. Ne yargılar, ne de yargılamalara bel bağlar, ölçmez ve tartmaz. Onun için tek hedef, şartsızlığa ulaşmak ve kendini mutlak sevgi için hazırlamaktır. Arınmanın sonuna dek, kendi gitmelidir. Bu yol oldukça zorlu ve çaba gerektiren bir yolculuktur.
Bil ki, dışarda karşılaştığın her şey, kendini ve bulunduğun bilinç düzeyini görebileceğin, seni sana yansıtan aynadır. Yargılarsan, yargılanırsın, savaş açarsan, sana karşı savaş açılır, korkarsan, korktukların başına gelir, karşılaştığın zorluklar, kendi içinde beslediğin engellerdir. Kendini değiştirirsen, hayatın değişir. Sadece manipulatif bir maske olarak değil, temelde ruhani anlamda, gerçek özgürlük budur.

Söylediklerinize dikkat edin!
Söylediklerinize dikkat edin, düşüncelere dönüşür. Düşüncelerinize dikkat edin, duygularınıza dönüşür. Duygularınıza dikkat edin, davranışlarınıza dönüşür. Davranışlarınıza dikkat edin, alışkanlığa dönüşür. Alışkanlıklarınıza dikkat edin, değerlerinize dönüşür. Değerlerinize dikkat edin, karakterinize dönüşür. Karakterinize dikkat edin, Kaderinize dönüşür.

Kaynaklar:
Anthony ROBBINS - İçindeki Devi Uyandır
Eckhart TOLLE - Var Olmanın Gücü
Mümin SEKMAN - Her şey Seninle Başlar
Joseph MURPHY - Bilinç Altının Gücü
Rhonda BYRNE - The Secret
Matthew KELLY - %100 Kendini Olun
Louise HAY - Düşünce Gücüyle Tedavi
J. Ensing ADDINGTON - %100 Düşünce Gücü
Mahatma Gandhi

Alıntı

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Küfür, hakaret içeren yorumlar yayınlanmayacaktır.
Teşekkürler..

Bumerang - Yazarkafe

Bumads

Mart 2007'nin "En iyi blog"u Seçilmişti blogum!Teşekkürler destekleyen herkese...